Bu, nüfus artışı ile birlikte düşünüldüğünde bugün dünyanın sahip olduğu nüfusa neredeyse eşit bir nüfusun şehirlerde yaşayacak olması anlamına geliyor. İstihdam ve refah fırsatları sundukları için her zaman endüstriyel ve ekonomik büyümenin itici gücü olarak kabul edilen şehirler, bu kadar büyük nüfusu barındırdıklarında çözülecek yeni sorunlara sahip olacaklar.
Şehir nüfuslarındaki artış, altyapıları sınırlarına getirirken şehirlerin bundan sonraki dönemdeki altyapı ihtiyacı dijitalleşmenin önemli ilgi alanlarından biri haline geliyor. Trafik, endüstri ve enerji ihtiyaçları nedeniyle şehir merkezleri, küresel sera gazı emisyonlarının şimdiden yüzde 70’ini oluşturuyor. Bunun sağlık üzerindeki etkisi, şehirlerin akıllı şehre dönüştürülmesini zorlayan önemli bir etken. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2015’te ulaştığı sonuçlara göre bile, büyük şehirlerde hava kirliliği için ödenen önemli bir bedel söz konusuydu. Hava kirliliği nedeniyle her yıl yaklaşık yedi milyon insan ölürken hava kirliliği dünya genelindeki her sekiz ölümden birinin kaynağı olarak karşımıza çıkıyordu.
Problemin büyüklüğü, akıllı şehirlere yönelik dijital çözümleri geleceğin önemli bir çalışma alanı haline getiriyor. Akıllı şehir teknolojilerinin şimdiden 2 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşmış olması, bu alanın önemini gözler önüne seriyor. McKinsey’in 2016 tarihli bir raporunda, ekonomik büyüme tahminlerini gerçekleştirmek için dünya genelinde 2016 ile 2030 arasında altyapı projelerine yılda toplam 49 trilyon dolar yatırılması gerekeceği ifade ediliyor. Bu yatırımların yaklaşık yüzde 60’ının gelişmekte olan ülkelerde yapılacağı tahmini, bu konuyu bizim coğrafyamızın da önemli bir gündem maddesi haline getirecek. Bu, akıllı şehirlerin dijital sinir ağları üzerinde çalışacak insan kaynağına ihtiyaç olacağı anlamına geliyor.
İnsan sinir sistemi gibi işleyen şehirler
Akıllı şehirleri akıllandıracak sinir ağlarının oluşturulması için akıllı yazılımların geliştirilmesine yönelik çalışmalar şimdiden başlamış durumda. Yaşam kalitesini artıracak bu dijital sinir ağı çözümlerinin çalışması, insan beyni gibi çalışan bilgisayar modellerine dayanıyor. Bu modellerin öğrenme özelliği, ilişkileri algılayan ve tahminler yürütmeyi sağlayan bir altyapı oluşturacak.
Sinir sistemi benzeri yapı, şehirlerde birçok işlevin akıllanmasını sağlama gücüne sahip. Person of Interest dizisinde kamera sistemleri ile yapılan izlemenin benzerini bugünün teknolojisi ile gerçekleştirmek işten bile değil. Güvenlik şirketleri, 150 milyar dolarlık güvenlik pazarından 2 trilyon dolarlık akıllı şehir pazarına sıçramak için çok istekliler. İyi teknolojiyi iyi eğitimli insanlarla ve bilgiyle harmanlayarak sadece korumacı değil, öngörüsel korumaya çeviren bu şirketler, AVM’lerdeki verimlilikten trafikteki sıkışıklığa kadar birçok konuda anlamlı çözümlere giden yolu sensör ve kameralarından elde ettikleri verilerle açabiliyorlar.
Bu alanda algoritmalar geliştirmek ve şehirleri akıllandırmak için kurgular ve senaryolar oluşturmak, gelecek yılların önemli işlerinden biri olmaya aday. Bir sonraki adım, bir satışta üründeki hatayı insanların karşısına çıkmadan tespit edebilmekten bir alışveriş merkezi ya da otelde bir mimarideki aksaklığın soruna neden olmadan önce tespit edilerek düzeltilmesi akıllı şehirlerin dev hacimleri düşünüldüğünde büyük önem taşıyan bir inovasyon. Veri analitiğinin diğer alanlarına benzer biçimde bu alanda da elindeki veriyi damıtmayı öğrenenlerin kazancı büyük olacak. Geçmişte mağazadaki satış ile içeri giren insan sayısını karşılaştırarak verimlilik hesabında kullanılan kamera sistemleri artık müşteri davranışlarının –müşteriyi anonimleştirerek- tespit edilmesini sağlayan bir sistemin parçasına dönüşüyor. Algılama ile elde edilen veriler, işletmelerin performansına, kârlılığına, verimliliğine ve güvenliğine hizmet edebilmesi için birbirleri ile ilişkilendiriliyor ve anlam kazanmaları sağlanıyor.
Yeni nesil güvenlik sistemleri; güvenlik görevlileri, kameralar ve hatta basınca duyarlı halılar olmak üzere pek çok kaynaktan elde edilen, kapsamlı veriler ile yönetiliyor. Analitikler bu devasa verileri anlamlı bir hale getirmemize yarayan araçlar ve bunlar sayesinde mevcut tehditleri takip edebiliyor, gelecekte meydana gelmesi muhtemel olayları bugünden tespit edip engellemeye olanak tanıyor.
Akıllı şehirlerle birlikte doğan yeni iş alanları ve konseptler
Akıllı şehirler birçok oyuncunun yeni iş modelleri ile var olmak istediği bir alana şimdiden dönüşmüş durumda. Lastik üreticisi Continental’in iş modelinde mobilite ya da ulaşım kavramının öne çıkması bunun örneklerinden biri. E-ticaret ağının her yıl büyümesi ve artan kentleşmeyle paralel olarak otonom araç teknolojisinin sınırlarını genişleten Continental, paketleri müşterinin ayağına kadar götüren kurye robotlar ve sürücüsüz araçlarla yakın geleceğin akıllı şehirlerini bugünden tasarlamaya odaklanmış durumda.
Sürücüsüz araçlarla entegre olan kurye robot ile eşya ve paketlerin daha etkili ve verimli bir şekilde dağıtımını sağlayan Continental, elektrikli otonom geliştirme platformu CUBE, geliştirdiği teknolojilerle mobilite kavramını da bir üst seviyeye taşımakla övünüyor.
Entegre teslimat ve taşımacılık anlayışı
Genellikle robot taksi veya kapsül olarak adlandırılan bu otonom araçlarla eşya teslimatı yapılarak, mevcut taşıma kapasitesinin daha fazla kullanılması ve zaman kayıplarının azaltılması hedefleniyor. Eşya taşımacılığına olan ihtiyacın, nüfusun yoğun olduğu yerlerde yolcu taşımacılığı ihtiyacını bile geride bırakacağı tahminlerini baz alan Continental, bu ihtiyacı karşılayacak çözümler ve teknik bilgiyi oluşturmada iddialı olabilmek için sensör, çevre algılama ve modelleme, yerelleştirme, konumlandırma, durum analizi, karar alma ve mekatronik aktüatörler gibi ölçeklenebilir teknolojiler konusunda uzmanlık ve çözümler oluşturuyor.
Sürücüsüz araçlar ve kurye robotlarla etkili bir taşıma ekibi oluşturabileceklerini söyleyen Continental’in Sistemler ve Teknoloji, Şasi ve Güvenlik Bölümü Müdürü Ralph Lauxmann, “Bu sinerji, farklı platformlar için benzer çözümler kullanan entegre teslimat konseptleri için heyecan verici bir potansiyel yaratıyor. Bu temel teknolojinin devamında, bu alanda bütün değer zinciri gelişecek.” yorumunu yapıyor. Bu dönemin bir diğer dinamiğinin paylaşım ekonomisi olacağı dikkate alındığında, lastik satış adetlerinin düşeceği bir dünyada bunun heyecandan ziyade bir kabuk değiştirme ve yok olmama heyecanı olması gerektiğini söylemek mümkün. Ancak Continental’i bir kenara bıraktığımızda akıllı şehirlerin barındıracağı yeni konseptlerin ne kadar geniş iş olanakları yaratacağını görmek zor değil.