Hepinizin bildiği gibi internet balonu 2000’lere girerken patladı ve yaklaşık 7-8 yıl sonra tüm dünyada piyasaları vuran büyük bir kriz yaşandı. Krizin ardından 2015’lere kadar tüm sektörlere etki eden bir duraklama dönemi yaşandı. Son birkaç yıldır ise yeni teknolojilerin etkisi ile dijitalleşme konusunda bir yapılanma ve hızla gelişme sürecini yaşıyoruz. Asıl hissedilebilir değişim gelecek 10 yılda yaşanacak. Buradaki kilit nokta ise bağlantılı nesne sayısının artması olacak. Bununla ilgili birçok araştırma ve danışmanlık firmasının paylaştığı tahminlere Teknotorite takipçilerinin aşina olduğunu düşünüyorum. Örneğin Cisco’nun 2020’de tüm dünyada ağa bağlı cihazların ulaşacağı sayı için tahmini 50 milyar iken, Intel bunu görüp, artıyor ve 200 milyar nesneyi aşan bir rakam öngörüyor. IDC ise 2015’te global çapta 76,1 milyon adet olarak gerçekleşen giyilebilir cihaz sayısının, 2019 sonu itibarıyla 180 milyona ulaşacağını iddia ediyor.
Kazananlar ve kaybedenler ortaya çıkıyor
Nesnelerin interneti çağında firmalar hızla dijitalleşirken, iş süreçlerini ve çalışanlarını yeni dünyaya adapte etmek için ciddi yatırımlar yapıyorlar. Tüm endüstrilerde yaşanan bu dijital dönüşümün gidişatı aslında tarih boyunca yeni inovasyonların gelmesi ile ortaya çıkan diğer üç endüstri devrimi ile çok benzer özellikler gösteriyor. Tüm devrimler 3 ana süreçte yaşanmıştır. Bunlar; icat patlaması, duraklama ve genel yapılanma. Bu aşamalı süreç özetle şöyle işliyor: Ekonomik değeri yeniden şekillendiren bir inovasyon ya da icat ortaya çıkıyor. Bu yeniliği bazı endüstriler kullanıyor ama mevcut bu durumu kabullenmiyor. Bu durum bir duraklamayı beraberinde getirir ve akabinde oluşan değer balonunun patlaması süreci izler. Ve hemen sonra bir yapılanma ve tüm sektörlerin yeni döneme adaptasyon devri başlar. Ve kazananlar, kaybedenler ortaya çıkmaya başlar.
Dijital devrimde ise tam bu dönemin ilk birkaç yılındayız. Dijital dönüşümün tüm dünyada giderek ana akım olduğu bugünlerde bu süreçte uzmanlaşmanın da olmazsa olmazları var. Malcolm Frank, Paul Roehrig ve Ben Pring “Makineler Her Şeyi Yaptığında Biz Ne Yapacağız” isimli kitabında dijitalleşmede ustalaşmanın 3 M’si üzerinde duruyor. Bu üç M, (ham) madde, (yeni) makine ve (iş) modelleri. Bu üç M aslında benzer şekilde önceki endüstriyel devrimlerde de karşımıza çıkıyor.
Dijital çağın ham maddesi veri
Örneğin Henry Ford 20. yy. başlarında dünyanın ilk seri üretim arabası olan Model T’yi üretmeye başlayarak 2. Endüstri devrimini başlattı. Ford, petrol ve çelik dışında seri band üretimini ham madde olarak kullandığı elektrik ile destekledi. Seri üretim ve elektrik kullanan bu üretim modeli buhar ile çalışan makineleri sektörden sildi. Peki değişimin olmazsa olmaz 3 M’si dijital devrimde nasıl karşılığını buluyor? Bu çağın ana ham maddesi sürekli büyüyen veriden başkası değil aslında. Makineleri ise donanım, yazılım, veri ve insan girdisini bir araya getiren sistemler, iş modelleri ise bu sistemler üzerine inşa edilen yeni nesil iş modelleri. Bugünün yıkıcı iş modelleri ile öne çıkan firmaları Amazon, Google, Facebook, Netflix ve Uber ham madde olarak veriyi en doğru şekilde kullanarak geliştirdikleri öğrenen algoritmik sistemleri ile dijital devrimin 3 M kurgusunu en başarılı uygulayanlar olarak karşımıza çıkıyor. Ama durum şimdilik böyle. Ekonomi, savaşlar gibi makro trenlerin devreye girmesi işleri alt üst edebilir elbette. Ancak normal şartlar altında dijital devrimde yolculuğun bir sonraki adımı için ne yapacağını bilen firmalar kendi endüstrilerinde dümende kalmaya devam edecekler.