O da elektrik üretiminin tamamının temiz enerji kaynaklarından elde edilmediği ve hâlâ ciddi oranlarda doğaya zararlı yöntemlerin kullanıldığı. Bu nedenle elektrikli araca geçmiş olmakla doğayı korumakla ilgili görevimizi tam anlamıyla yerine getirmiş gibi davranmamamız gerekiyor.
Çevreci elektrik üretim yöntemleri desteklenmeli
Elektrikli otomobilin doğaya egzoz gazı salmadığı için çevreyi kirletmemesi fosil yakıtlara göre büyük avantaj elbette. Ancak bununla yetinemeyiz. Bu nedenle kullandığımız elektrik enerjisinin çevreci şekilde üretimini sağlayacak yöntem ve politikalara destek vermeliyiz. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, 2018 yılında Türkiye’de elektrik üretiminin, yüzde 37,3’ü kömürden, yüzde 29,8’i doğal gazdan, yüzde 19,8’i hidrolik enerjiden, yüzde 6,6’sı rüzgârdan, yüzde 2,6’sı güneşten, yüzde 2,5’i jeotermal enerjiden ve yüzde 1,4’ü diğer kaynaklardan elde edilmiş.
Alternatif enerji kaynaklarının payı artıyor
Son verilere göre, hidrolik enerji, rüzgâr, güneş ve jeotermalden elektrik üretimi artarken, kömür ve doğalgazın payının azaldığı gözlenmekte. Bunu da iyi bir gelişme olarak not etmeliyim. Bu arada Türkiye’de önümüzdeki yıllarda devreye girecek nükleer enerji santrallerinin de bahsettiğimiz ‘yeşil enerji’ kalemi içerisinde yer almadığını da not olarak düşmeliyim. Ancak Türkiye’nin enerji ihtiyacının tamamen ‘yeşil enerji’den elde edilebilmesi kısa vadede mümkün gözükmüyor.
Dünya genelinde 2 milyonu bulacak
Elektrikli araç piyasasına baktığımızda, 2019 yılı toplamında dünya genelinde 2 milyon elektrikli araç satılması bekleniyor. Bu rakam bir önceki yıla göre yıllık yüzde 25 artışa karşılık geliyor. 2025 yılına kadar 400 elektrikli araç modelinin piyasada olacağı ve dünya çapında 25 milyon satışın gerçekleşeceği tahmin ediliyor.
Türkiye’de elektrikli otomobil sayısı fazla değil
Türkiye Elektrikli ve Hibrid Araçlar Derneği (TEHAD) verilerine göre, ülkemizde bu yılın ilk altı ayında 4900 adet elektrikli otomobil satıldı. Bunun 4810 adedi hibrit modellerden, 90 adetlik bölümü ise yüzde 100 elektrikli modellerden oluştu. TEHAD, son rakamla birlikte Türkiye’de toplam 1216 adet yüzde 100 elektrikli, 14193 adet de hibrit motorlu otomobilin trafikte olduğunu belirtiyor. Türkiye’de yüzde 100 elektrikle çalışan araç kullanımı teşvik ediliyor, ciddi oranda ÖTV ve KDV indirimi yapılıyor.
Tek şarjla kat edilebilen mesafe yetersiz
Sadece elektrikle çalışan otomobil kullanımı dünya genelinde teşvik edilerek yaygınlaştırılmaya çalışılsa da, tek şarjla kat edilen mesafenin hâlâ istenilen seviyede olmaması en önemli problem olarak karşımızda duruyor. Bunu sorun olmaktan çıkarmanın iki yolu var. Bunlar, daha uzun menzil kat etmeyi sağlayacak batarya teknolojileri geliştirmek ve şarj istasyonu sayılarını artırmak.
Şarj istasyonu sayısının artması gerekiyor
Türkiye’de elektrikli araç şarj istasyonlarının sayısı her geçen gün artıyor olsa da hâlâ istenilen seviyede değiliz. Şu anda elektrikli araç şarj istasyonlarının çoğunun İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde olduğu ve yurt genelinde istenildiği oranda yaygınlaştırılamadığı gözleniyor. Küresel elektrikli araç şarj pazarının 2023 yılında 1.786 milyar ABD dolarına ulaşması bekleniyor.
Hibrit modellerin çoğu şarj istasyonu aratmaz
Tamamen elektrikle çalışan araçlara geçişte bir ara formül olarak, hibrit araçlar öne çıkıyor. Hem benzin hem de elektrikten güç alan motorlar hibrit olarak adlandırılıyor. Hibrit motorlu araçların büyük çoğunluğu şarj istasyonuna ihtiyaç duymuyor. Araç bataryası otomobilin kendi içinde şarj ediliyor. Çevreye katkısı nedeniyle hibrit araçları satın alanlara da zaman zaman teşvik ve vergi indirimi sağlanabiliyor.
Yeni teknolojilerle gelecek daha iyi olacak
Tamamen elektrikli ve çevreye zararlı gazlar salmayan araçların yaygınlaştığını -kısa vadede olmasa bile- göreceğiz. Gelecekte süper hızlı şarj teknolojisinin yaygınlaşması, daha çevreci daha uzun menzilli bataryaların kullanılmaya başlanması ve çevre dostu elektrik üretim yöntemlerinin yaygınlaşması ilerisi için ümitvâr olmamız için önemli bir neden.