Robot denince herkesin aklına Terminatör film serisindeki Skynet ağına bağlı robotlar geliyor. Birçoğumuzun dimağına kazınan bu algı günümüzde hepimizi endişelendiren o sorunun yanıtını da etkileyecek bir kavram robot.
Ama robot dendiğinde aklımıza gelenle gerçek hayat arasında biraz fark var. TDK’ya göre robot “Belirli bir işi yerine getirmek için manyetizma ile kendisine çeşitli işler yaptırılabilen otomatik araç” olarak tanımlanıyor. Etrafımıza baktığımızda bu tanıma uyan birçok robot görebiliriz. Mesela çamaşır makinemiz, bulaşık makinemiz, robot süpürge, kurutma makinesi, mutfak robotu. Örnekler artırılabilir. Ama bu örneklerin tamamı ‘belli bir işi yapabilen otomatik araç’ tanımına uyan robotlar.
Robotlar işimizi elimizden alacak mı?
Aslında robot çağına çoktan girdik. Doğrudan ya da dolaylı olarak hayatımızdaki birçok işi artık robotlar zaten yapıyor. Günümüzde otomobil fabrikalarının çoğunda ağır ve zor işleri robotlar yapıyor. Özellikle üretim aşamalarının çoğu artık robotlar tarafından gerçekleştiriliyor. Önümüzdeki yıllarda robot sayısının daha da artması ve birçok işi onların yapar hale gelmesi beklenen bir durum.
Robotların yaptığı ve yapacağı işler genelde aynı şeyin sürekli tekrarlanması gereken (örneğin bir günde 500 adet vidayı sıkmak gibi) iş süreçleri olacak. Bu tarz tekdüze işlerin robotlar tarafından yapılması gayet mantıklı görünüyor. Bulaşık ya da çamaşır makinenize baktığınızda aslında onların da belli hareket ve işi aynı şekilde yapmaya programlandığını görürsünüz.
Peki bu durumda ne olacak? İşsiz kalan insanların ne yapacak? Aslında bu sorunun yanıtı da çok net: Tarihte bu tarz durumlar farklı sebeplerden ve şartlardan dolayı yaşandı. Ulaşımda atların yerine buharlı araçlar ve sonrasında da motorlu araçlar kullanılmaya başlandığında da at sahipleri, sürücüler, ahır sahipleri ve tüm ekosistem ağır bir yara aldı. Ancak zamanla bu sektörlerde çalışanlar farklı alanlara kayarak hayatlarını devam ettirdiler.
Olası iş kayıplarında da benzer bir durumun yaşanacağını tahmin ediyorum. Hatta bazı ülkelerde bu kayıpları aza indirmek için ‘asgari geçim desteği’ adı altında vatandaşlarına para ödemeyi düşünen ülkeler de var. Hatta bunun bazı denemeleri de yapıldı. Ancak bu sorun ‘herkese geçinmesine yetecek kadar para verelim’ mantığı ile çözülecek kadar basit değil. O insanlara farklı işler bulmak gerekiyor. Yaşanacak olası sorunlar bu konuda olacak gibi görünüyor. Olayın sosyolojik ve psikolojik taraflarının da olduğunu unutmamak gerekiyor.
Peki biz insanlar işsiz kalmaktan ya da işimizin bir robot tarafından elimizden alınabilme ihtimalinden korkmalı mıyız? Bu sorunun yanıtı bence hem evet hem hayır. Evet korkmalıyız çünkü standart bir iş yapıyorsak ve bir robot bu işi bizden daha ucuza ve gece gündüz sürekli yapabilecekse bu durum biz insanlar için tehlike arz edecektir. Hayır korkmamıza gerek yok. Eğer işimiz entellektüel birikim, duygu ya da tecrübe gerektiriyorsa bu seviyeye bir robotun ulaşması şimdilik zor görünüyor.
Robotların (şimdilik) kişilik ve benlikleri yok
Zira robotlarla ilgili en önemli sorun bir kişilik ya da benliğe sahip olmamaları. Evet Boston Dynamics gibi şirketlerin robotları engelleri aşabiliyor, merdivenleri çıkabiliyor ve hatta birlikte hareket ederek bir kamyonu bile çekebiliyor. Ama bu robotların bir insan gibi düşünme, bir şeyler üretme ve yeni fikirler geliştirme konusunda önlerinde uzun bir yol var. Zaten bütün tartışmalar bu benlik konusunda yaşanıyor. Robotların tehlikeli bir noktaya geleceği ve özellikle yapay zeka ile insanlığı bile ele geçirebileceğini düşünen karamsar kişi ve kuruluşlar da var.
Robot-insan işbirlikleri artacak
Ben o kadar karamsar değilim ve robotların insanlarla işbirliği ve insanların kontrolü ile normalde yapamayacağımız işleri başarmamızı sağlayacağını düşünüyorum. Bunun örneklerini görmeye başladık ve muhtemelen önümüzdeki yıllarda da görmeye devam edeceğiz. Bu düşüncemin dayandığı nokta ise son yıllarda toplanan veriler. Dünyada bugüne kadar toplanmamış miktarda veri var ve bu verilerin büyüklüğü her geçen gün artıyor. İnsan zekasının bu verileri işleme imkanı yok. Ancak yapay zeka ve makine öğrenimi gibi yardımcı teknolojilerle bu verileri anlamlandırmak ve sağlıktan eğitime, perakendeden ulaşıma kadar bu verileri kullanıp yararlı sonuçlar almak mümkün hale gelecek.
Robot ya da yapay zeka insan işbirliklerine bir örneği ise Microsoft’tan vermek isterim. Şirketin açıkladığı bu örnek ne demek istediğimi daha iyi anlatacak: Şu anda bir radyoloji profesörünün göğüs kanseri metastaz teşhisinde doğruluk payı yüzde 3.5. Yapay zekâ teknolojisiyle bu çalışmayı yaptığınızda makinaların hata oranı ise yüzde 7.5. Ancak, yapay zekâ teknolojisiyle insanı bir araya getirdiğinizde hata oranı yüzde 0.5’e düşüyor
Elbette konu insan olduğunda iyi ve kötü olduğu gibi robotların kullanımı konusunda da insan müdahalesinden kaynaklanan yanlış uygulamalar da olacak. Bu konuda belirsiz bir gelecek var ve insanlığı bekleyen önemli sınavların olduğu da su götürmez bir gerçek. Bu konuda iki güzel film önerim de var: Birincisi distopik bir geleceği anlatan Elysium. Diğeri ise bir robotun insanlaşma sürecini hikaye edinen Chappy. Bu alanda farklı filmler var ama ben şimdilik bu ikisini öneriyorum. İlk fırsatta izlerseniz olası gelecek hakkında farklı fikirler edinebilirsiniz.
Bu yazıyı yazarken evimin salonundaki robot süpürge Anker Eufy Robovac 11S, şarj yuvasında enerji toplamakla meşgul. Az önce 1.5 saatlik temizlik maratonunu bitirdi ve kendi kendine istasyonuna giderek şarj olmaya başladı. Yazımı bitirirken yüzümde tatlı bir gülümseme ile hayatımı kolaylaştıran ve ev temizliğimde bana ve aileme yardımcı olan robot süpürgeme sevgiyle bakıyorum.