IDC tarafından yayımlanan Future of Work raporunda bu değişimin kültür, çalışma alanı ve çalışan iş gücü boyutlarında olacağı vurgulanmış. Özellikle online dünyanın yetenek havuzuna ulaşım kanallarını çeşitlendirmesi, çalışma alanlarının fiziksel sınırları olmaması, zamanlarının esnek olması, ve iş gücünün robot, yapay ve gerçek zeka karışımı bir modele dönüşmesine vurgu yapılmış. Aynı raporda yer alan öngörülerden biri de gelecekte şirketlerin çalışanlarını daha aktif olarak izleyeceklerinden ve onların deneyimlerinden daha fazla öğreneceklerinden bahsediyor.
Benim büyüdüğüm iş dünyasında (ki 1997’den beri iş hayatındayım); örnek gösterilen tüm şirketler müşteriyi merkeze koyar, tüm kararlarında bu kararı aldığımda müşterime nasıl bir fayda sağlayacağım lensleriyle hareket etmeye çalışırdı. Gelecekte çalışan memnuniyetinin, müşteri memnuniyetinin önüne geçeceğini duymaya başladığımız bir döneme doğru gidiyoruz. HCL Technologies şirketinin CEO’su Vineet Nayar, çalışanları ilk sıraya, müşterileri ikinci sıraya koymaktaki mantığı anlattığı kitabı “Employees First, Customers Second” kitabında diyor ki; “Birçok şirket müşteri ilk sırada diyor, fakat bu sözünün arkasında nasıl duracağını bilemiyor.” Çalışanlarla şirket arasında bir güven ilişkisi oluşmazsa bu işten müşterinin de zarar göreceği açık.
Dijitalleşme ile duyduğumuz öngörülerin hepsi ortak bir görüşte birleşiyor. Eğer işinizde rutin çoksa ve bilgisayarların bugün iyi olduğu alanlarda çalışıyorsanız birkaç yıl sonra işiniz olmayabilir. Yine aynı öngörüler diyor ki, bilgisayarlar hala insanı insan yapan özelliklerde iyi değiller. Hala yeterince düşünme ve karar verme kasları gelişmiş değil. Empati kurma, duyguları anlamlandırabilme, kaotik durumlardan çözüm üretebilme ve kalbe dokunabilme konusunda gidilecek yolları var. O zaman bizim de gitgide uzadığı iddia edilen ömrümüzde, işimizde huzurumuzu koruyabilmemiz için hergün bilgisayarların iyi olmadığı alanlarda kendimize yatırım yapmamız, kişisel gelişim için ciddi vakit geçirmemiz gerekiyor.
İşimizin geleceği neye benzerse benzesin duygusal zekası yüksek, iyi eğitimli ve bilgisayarların iyi olmadığı alanlarda iddialı bir yetenek havuzu ile çalıştığınızda, çalışan memnuniyetini neden en öne koymanız gerektiğini de anlamlandırabilirsiniz. İşim gereği her yıl bine yakın mülakat yapıyor, yüzlerce şirketle yetenek ihtiyaçları hakkında görüşüyorum. Kendine güvenli, donanımlı ve ne istediğini bilen bir neslin gelişmekte olduğunu yakından izliyorum. Artık Türkiye’nin en çok çalışılmak istenen şirketler listesine girmeniz de yüksek potansiyelli adayların sizinle ilgileneceği anlamına gelmiyor. Birçok genç yetenek çalışmak istedikleri şirkete karar verirken; şirketin dünyaya kattığı değer, varoluş sebebi ve çalışanlarından ortama sızan bilgileri kullanıyor. Kısa süreli ve heyecanlı hikayeler bazı genç yetenekleri size yöneltse de hikayenin gerçek olmadığı durumlarda bu yetenekler çok kısa süre içinde iş değiştiriyorlar.
Yakın bir gelecekte çalışanların memnuniyetini düşünmeden iş yapamayacağız. Hoşnutsuz çalışanların işlerini bilgisayarlar yaparken, fikir üreten, inisiyatif alan ve enerjiyle koşan yüksek potansiyelli çalışanları tutmak şirketlerin en önemli önceliği olacak gibi görünüyor.